30 Ekim 2010 Cumartesi

the strangers (2008)


Hani bazen bulaşık makinesini çalıştırmaya değmez, alırız elimize süngeri ve üç beş parça bulaşığı elde yıkarız. Sanırım hepimiz bunu yaşamışızdır. Bulaşık biter ve biz elimizde sıktığımız, ovduğumuz, şekilden şekle soktuğumuz süngeri kenara bırakıveririz. İşte tam da bu noktada, deforme olmuş sünger tezgahın üzerinde yavaş yavaş eski formunu almaya başlar.

Suspense filmler de izleyiciyi aynı bulaşık süngeri gibi sıkar, deforme eder ve gerer. Belirli bir süre bu gerilime maruz kalan izleyicinin tekrar gerilebilmesi için bir süre kadar tezgaha bırakılıp sakinleşmesi ve eski formuna geri dönmesi sağlanır. Başarılı bir suspense filmi izleyiciyi tekrar tekrar gerip, serbest bırakır ve bu gerilimin de dozunu filmin sonunda doruk noktaya ulaşacak şekilde devamlı arttırır.

Peki suspense film nedir? Öncelikle suspense filmin tam Türkçe karşılığı ne yazık ki bulunmamaktadır. Hollywood ve Avrupa sinemasında karşımıza; horror, thriller ve suspense kategorileri çıkarken; ülkemizde bu tür filmleri sadece korku ve gerilim başlığı altında topyalabilmekteyiz. Suspense filmler; temel olarak birtakım davranışların ve tercihlerin netincesinde ortaya çıkacak olan belirsizlik, kaygı ve tedirginlik duyguları üzerine inşa olurlar. Bu tür filmlerin en çarpıcı örnekleri Alfred Hitchcock tarafından başarılı bir şekilde perdeye aktarılmış ve günümüzde de beğeni ile izlenmektedir. Alfred Hitchcock' un hemen hemen bütün filmleri suspense kategorisinde olup, herbiri bu konuda adeta baş yapıt değeri taşımaktadır. En başarılı olanları arasında, Psycho (1960), The Birds (1963), Vertigo (1958) ve Rear Window (1954) filmlerini örnek olarak gösterebiliriz. 


Alfred Hitchcock
Günümüz modern sinemasında da kayda değer suspense film örneklerine, nadir de olsa rastlayabilmekteyiz. Bu örneklerden en çarpıcı olanı, Steven Spielberg' ün yönettiği ve sinemanın olmazsa olmaz temel taşlarından biri olarak kültleşmiş, Jaws (1975) filmi karşımıza çıkıyor. Diğer iyi örnekler arasında; Funny Games (2007), Ils a.k.a Them (2006), Silence of the Lambs (1991), The Game (1997), The Strangers (2008) filmlerini bulabiliriz.

the strangers (2008)

Gelelim yazımızın esas konusu olan, The Strangers (2008) filmine. Film suspense türünün başarılı bir örneği olup, ekran karşısındaki izleyiciye belirsizlik, kaygı, tedirginlik ve gerilim duygularını eksiksiz biçimde yaşatmaktadır. Filmin akışı içerisinde neler olacağını tahmin edememekle birlikte, daha ilk dakikalardan itibaren tersliklerle karşı karşıya kalacağımızın sinyallerini alıyoruz. Suspense filmlerini heyecanlı kılan en önemli özelliklerden biri de, bize gösterilen terslikleri düzeltme veya herhangi bir şekilde müdahele edebilme gücümüzün olmamasıdır.

The Strangers (2008)

Çiftimiz bir düğün davetinden, ıssız ve izole bir yerde olan, evlerine dönerler. Gecenin bir yarısı kapılarının çalmasını takiben, yüzü maskeli üç mütecaviz tarafından şiddetle rahatsız edilmeye başlarlar. Çift kısa süre içerisinde sandıklarından çok daha çetin bir ölün kalım savaşı içerisine girdiklerinin farkına varır. Başrollerini Liv Tyler (Kristen) ve Scott Speedman (James)' ın paylaştığı filmin yönetmen koltuğunda oturan Bryan Bertino aynı zamanda filmin yazarı olarak da karşımıza çıkıyor. Bryan Bertino' nun ilk ciddi senaryo ve yönetmenlik deneyimi olmasına rağmen, eleştirmenlerden iyi puan almayı başarması, The Strangers 2' nin yolda olduğunun ve ilk filme devam niteliği taşıyacağının sinyallerini vermekte.

The Strangers (2008) - Liv Tyler

Filmin içeriğinde çok fazla vahşet barındıran ve korkutucu sahneler yer almıyor. İzleyiciyi ürküten asıl faktör, gerçek hayatta bu gibi bir durumla her an, herkesin karşı karşıya kalabileceği realitesi; ki bu da yeterince gerçekci bir ürperti yaşamanıza yetiyor. Bryan Bertino' nun da senaryoyu yazarken çocukluğunda yaşadığı bir deneyimden esinlendiği söylentileri; filmin senaryosunun bu denli akıcı olmasının sebebi olabilir mi acaba diye sormama sebep oluyor. Bununla beraber Liv Tyler' ın da kanımca, ünlü yönetmen Bernardo Bertolucci' nin Stealing Beauty (1996) filminde daha genç bir kızken oynadığı rolden sonraki, en kayda değer performansı ile karşı karşıyayız. Hazır Liv Tyler' dan konu açılmışken, güzeller güzeli Liv' in yerlerde kanlar içerisinde sürünmesine de ayrıca içim gitti diyebilirim.

The Strangers (2008) - Liv Tyler

Liv, filmin çekimleri sırasında hayatında hiç bağırmadığı kadar yüksek sesle ve defalarca bağırmak zorunda kaldığından ses telleri ve bademcik hastalıkları ile karşı karşıya kaldı. Bunun yanı sıra film stüdyosu Liv' in çığlıkları ile inlediğinden teknik ekip ses kaydetmekde sorun yaşadı. Sesciler çareyi bütün dekoru ve stüdyoyu yankı engelleyen izolasyon malzemesi ile kaplamakta buldu. Filmde Liv' in sevgilisi rolünde karşımıza çıkan Scott Speedman' ı daha evvel Underworld (2003) ve Underworld: Evolution (2006) filmlerindeki yarı kurt, yarı vampir olan Michael Corvin rolünden hatırlıyoruz. Oyuncu, başarılı sayılabilecek performansını Liv ile birlikte bu filmde de gözler önüne sermekte.

The Strangers (2008) - Scott Speedman

Yazımızın sonuna gelirken filmle ilgili bir kaç eğlenceli detay bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum;


En beğendiğim alıntı: 

Kristen:     Why are you doing this to us?
Dollface:    Because you were home.

Benzerlik:

Filmimizdeki maskeli adam bana, Batman Begins (2005)' deki Scarecrow karakterini çağrıştırdı. Özellikle ayakta dururken, boydan çekildiği geniş plan sahnelerde benzerlik daha da çarpıcı olmakta.

Scarecrow vs. Man in the Mask
Film Hatası:

Filmin akışında ufak tefek devamlılık hataları olmakla birlikte, izlenebilirliği etkileyecek ölçüde büyük bir hata bulunmamakta. Ufak hatalardan en göze çarpanı; filmin başlarında Kristen ile James eve gelirler ve tartışmaya başlarlar. James sevgilisi için evvelden hazırladığı şampanya şişesini alır ve kafaya dikerek içmeye başlar. İlerleyen sahnelerde sinirlenip dışarıya, evin bahçesine çıkar ve elindeki şampanya şişesini ağaçlara doğru fırlatır. Kamera tekrar evin içine geçiş yaptığında az önce ağaçlara fırlatılmış olan şampanya şişesini masanın üzerinde uslu uslu dururken buluruz. Kim bilir belki de dış çekim yapılırken set çalışanları tarafından afiyetle içilmiştir :)

Sonuç itibari ile, serin ve kasvetli kış ayına girmekte olduğumuz şu günlerde, evde oturmayı tercih ettiğiniz bol yağmurlu bir gecede izlenebilcek keyifli filmlerden biri olduğunu düşünmekteyim.

Benim notum:   6.5 / 10

İyi Seyirler,

Rabarbacı







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder